17 Haziran 2018 Pazar

Kimlik Bizim Domatizimiz ve Burla Eskiden Hep Dutluktu



Yaz aylarında sabahları güneş doğmadan hemen önce bisikletimle yollarda olurum. Güneşin yakıcı etkisinden kaçmak ve sabah serinliğinin - hava ne kadar sıcak olursa olsun - tenimi okşayan ürpertisini sevdiğim için yaparım bunu. Bu saatlerde yollar genelde boş olur. Kuyruklarında kumu üst katlara atan bir araç ile inşaat işçilerinin yarı açık minübüsleri, çöpçüler, pinekleyen yolcu minibüsleri, hurda toplamaya giden bir deri bir kemik atların çektiği lastik tekerli at arabaları ile çingeneler ve geceden kalma yerle yeksan bir bıçak yarası gibi canımı yakan kaplumbağa, kirpi, sansar, fare ve en çok da kedi ölüleri olur yollarda. Güneşin çok uzaklardaki Mahmut Dağı'nın arkasından yavaş yavaş yükseldiğini, bazen de Adnan Menderes Havalimanı'na inmek için alçalan ya da yeni havalanan uçakları Kısıkköy'e yaklaşırken birden keskinleşen viraja girmeden önce görürüm.

Bisiklete binerken ve koşarken kendimle içsel bir konuşma da başlar. Bir çeşit rüyadır; yaşadıklarımla hesaplaştığım, insanı ve kendimi anlamaya çalıştığım bir akış anıdır. Kedi ölüleri canımı yakar. Daha dün Oğlananası Köyü'nün içinden geçerken ezilerek ölmüş- öldürülmüş yavrusunun başını bekleyen anne kediyi görmek bir sızı olarak içimde duruyor. Bunca acıya nasıl dayandığımıza çok şaşırıyorum. İnsan olmak acılarımızı ve mutluluklarımızı hep dengede tutabilmek değil mi ki zaten?

Bugün Küner Köyü'nden Gaziemir yönünde bisikletimle giderken dinlediğim Spotify uygulamasında bir ketçap reklamı sırasında duydum "bizim domatesimizden gelen lezzetiyle..." işte o an bu yazıyı yazmaya karar verdim. Dünyanın bütün domatesleri domatestir ve eminim ki "bizim domatesimiz"den tat olarak daha lezzetli domatesler vardır. Bir de küresel dünyada tarım McDonald's gibi bir genelleme yaşamakta; hepsi aynı tip ilaç, gübre, tohum, genetik varyasyon gibi özellikler taşıyor. Görece tarımsal denetimi daha yüksek olan toplumların domatesleri daha sağlıklı olma olasılığı daha çok. Reklamcılık biraz da eşeği boyayıp inek diye kakalama sanatıdır. Bizim domates ile aslında bize kakalanmak  istenen şey insanın aidiyet duygusunu kullanarak pazarlama taktiği ile malı satmaktır. Gene Spotify'da çıkan bir reklamda Egelilik kullanılmakta; sözde o araca binerek dağlarında ve bağlarında gezerek, tozunu yutarak Egeli olabilirmişiz, yoksa Egeliyim demeyecekmişiz.

Kimlik bireyin kendinin varoluşunu anlamlandırma çabası ile biçimlendirilir. Temelinde de Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinin güvenlik ve kendini gerçekleştirme ayakları yatar. Birey kendini güvende hissedebilmek için kurmaca değerlere sığınır ve buna inanmaya başlar, bunlar bizi rahatlatarak kendimizi gerçekleştirmemizde önemli rol oynar. Milliyet, din, gelenek- görenek, adalet, bir ideal uğruna ölmek vb. bizim üst kimliğimizin birer parçası haline gelir. Bunlardan hiçbirinin rasyonel ölçülebilir değeri yoktur. Eğer dünyaya geldiğiniz coğrafya başka bir coğrafya olsaydı bütün parametreler değişecekti, bütün inançlarınız ve doğru bildiğinizin doğrularınız da. -bir an bir Alman bir Hintli bir Çinli olduğunuzu düşünün; bira ulusal içkiniz olacak, toplama kamplarının utancını yaşayacaktınız ya da ineklere tapacak, Ganj Nehri'nin sularına girerek hacı olacaktınız-

Ait olduğunuz kimlik sosyal, düşünen  bir varlık olarak her bireyin kendini gerçekleştirmesinde önemli bir parametredir. Bunu farketmek ve kendimizi bu kimlik üzerinden geliştirmek bizim varoluşsal temel ihtiyacımızdır. Kendimize ait bir kimlik -identity- oluştururken sorgulamayı asla bir kenara bırakmamalı ve evrensel hümanist değerleri kendimize yol gösterici olarak almalıyız.

Evet, burla eskiden hep dutluktu. Şimdilerde AVM'lere çok yakın; yeniyetme, sonradan görme, kimlik bunalımı yaşayan sürülerin yeni yaşam alanları.

Dök dök ye, bizim domatizimizden yapılma ketçapla ye!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder