24 Kasım 2018 Cumartesi

Öğretmenler Günü ve Abraham Lincoln

Bu dev adamla Amerikan İç Savaşı'nı bitiren ve orada toprağa düşen insanlar için bir ziyaretçi merkezine dönüştürülmüş Gettysburg Savaşı'nın geçtiği alanda bir kenara dikilmiş anıtı ve altında yazılmış Gettysburg Konuşması ile tanışmıştım. 
Abraham Lincoln'ün yaşam öyküsünü dünyayı olumlu yönde değiştirmek için çaba gösteren  her insan bilmeli ve onun mücadele dolu yaşamı ile insanlığa olan büyük inancını asla yitirmemeyi öğrenmelidir. 

Hayatımda okuduğum en güzel kendi ile barışık olma hikayesi de bu güzel insanoğluna aittir. Bir kongre toplantısında muhalefet onu iki yüzlülükle suçlar, söz alır ve " Beni iki yüzlülükle suçluyorsunuz, iki yüzlü olsaydım bu yüzümü kullanır mıydım? " Çıkık çenesi çökmüş suratı ve gri gözleri ile çirkin bir adamdır Lincoln.

Küçük bir anekdot da Abraham Lincoln'ün Cumhuriyeçi Parti'den Başkan olduğudur. Trump denilen adam da Cumhuriyetçi'dir. Politik bir kıvırma ile Kırmızı Suratlı Palyaço için "No Comment"* Ama bu  bize şunu öğretebilir, insanları tanımak istiyorsanız siyasal düşüncelerine,inançlarına, söylediklerine değil karekterlerine ve davranışlarına bakmak gerekir. 

Sonsuza göçmüş insanların anısına bir düzlükte sürekli yanan meşalelerin olduğu bu kutsallaştırılmış alanda tanıştığım bu büyük insanoğlunu bu gün yazmama neden olan ise oğlunun öğretmenine yazdığı mektuptur.  Çocuklara ne öğretmemiz gerektiğini daha güzel anlatabilecek bir metin bilmiyorum. 

Eğitim sistemini büyük bir çıkmaza sokan, çocuklarımıza çok iyi matematik, fen bilimleri, kimya, biyoloji... öğretip, değerler eğitimini sallamamızdır. Öğretmenliğim boyunca öğrendiğim birşey var; hiçbir değer sonuçları test sınavı ile ölçülen bir eğitim sisteminde öğretilemez. Gelelim bu büyük develet adamının mektubuna.

ABRAHAM LİNCOLN’UN OĞLUNUN ÖĞRETMENİNE YAZDIĞI MEKTUP

Oğlum bugün okula başlıyor. Bu bir süre onun için garip ve yeni bir şey olacak, dilerim ona kibarca davranırsın. Bu onun kıtalar aşacak macerası olabilir. Bütün maceralar büyük olasılık savaşı, trajediyi ve acıyı da içine alır. Bunları yaşamak inanç, sevgi ve cesaret ister.
Öğrenmesi gerekli biliyorum; tüm insanların dürüst ve adil olmadığını.  Fakat şunu da öğret ona:”Her alçağa karşı bir kahraman, her bencil politikacıya karşılık kendini adamış bir lider vardır”.  Her düşmana karşı bir dost olduğunu da öğret ona. Zaman alacak biliyorum,  fakat eğer öğretebilirsen,  kazanılan bir doların bulunan beş dolardan daha değerli olduğunu öğret. Kaybetmeyi öğrenmesini öğret ona ve kazanmaktan neşe duymayı. Kıskançlıktan uzaklara yönelt onu. Eğer yapabilirsen sessiz kahkahaların gizemini öğret ona. Bırak erken öğrensin, zorbaların görünüşte galip olduklarını.
Eğer yapabilirsen, ona kitapların mucizelerini öğret. Fakat ona; gökyüzündeki kuşların, güneşin yüzü önündeki arıların ve yemyeşil yamaçtaki çiçeklerin ebedi gizemini düşünebileceği sessiz zamanlar da tanı. Okulda hata yapmanın , hilekarlıktan daha onurlu olduğunu öğret ona. Ona kendi fikirlerine inanmasını öğret, herkes ona yanlış olduğunu söylediğinde dahi.
Nazik insanlara karşı nazik, sert insanlara karşı sert olmasını öğret ona. Herkes birbirine takılmış bir yönde giderken, kitleleri izlemeyecek gücü vermeye çalış oğluma. Tüm insanları dinlemesini öğret ona fakat tüm dinlediklerini gerçeğin eleğinden geçirmesini ve sadece iyi olanları almasını öğret ona. Gözyaşlarında hiçbir utanç olmadığını öğret. Herkesin sadece kendi iyiliği için çalıştığına inananlara dudak bükmesini öğret ona ve aşırı ilgiye dikkat etmesini.
Ona kuvvetini ve beynini en yüksek fiyatı verene satmasını fakat hiçbir zaman kalbine ve ruhuna fiyat etiketi koymamasını öğret . Uluyan bir insan kalabalığına kulaklarını tıkamasını öğret ona ve eğer kendisinin haklı olduğuna inanıyorsa dimdik dikilip savaşmasını öğret. Ona nazik davran ama kucaklama. Çünkü ancak ateş çeliği saflaştırır. Bırak sabırsız olacak kadar cesarete sahip olsun, bırak cesur olacak kadar sabrı olsun. Ona her zaman kendisine karşı derin bir inanç taşımasını öğret. Böylece insanlığa karşı da derin bir inanç taşıyacaktır.

Bu, büyük bir taleptir. Ne kadarını yapabilirsin bir bakalım... O ne kadar iyi, küçük bir insan, oğlum...




Ve bizim mavi gözlü sarışın büyük adamımız, Ankara'da uğultulu bir tepede sonsuzluğa uğurladığımız bizim büyük adamımız ile bu büyük adamın ruhları bir yerlerde mutlaka buluşmuştur. 



23 Kasım 2018 Cuma

Oolong Çayı Ve Nörotransmitterler

Euphoria bir esrime halidir, coşkuyu yakalamak, bir süreliğine de olsa orada kalmaktır. Euphoria'yı yakalamanın en kolay yolu cinsel olgunluğa erişen her hayvanın yaptığı gibi çiftleşmektir. İnsan için bu zaman zaman takıntı haline gelebilir. Frued'e göre bu insanın fallik dönem takıntısıdır. Çocuk cinsel organının bir keyif unsuru olduğunu anladığı dönemde takılıp kalırsa bu kişinin yetişkinliğini de biçimlendirecek ve euphoriayı hep cinsellikte arayacaktır. 

Keyif, euphoia ya da mutluluk dediğimiz anlarda aslında olan şey üç güçlü nörotransmiter; dopamin, serotonin ve oksitosinin beyni ele geçirmesidir. Tehlike anında ise diğer iki güçlü nörotransmiter devreye girer; adrenalin ve noradrenalin. Bu savaş ya da kaç nörotransmiterleri bizi hayatta kalmamızı sağlamak için ilkel atalarımızın bedeninde ortaya çıkmışlar ve günümüz modern insanın bedeninde de yaşamaya devam etmektedirler. Modern yaşamımızın insanı işinden içinden çıkılmaz duruma getiren de bu iki hayatta kalma (survive) nörotransmiterir.  İlkel atalarımız Afrikanın düzlüklerinde etobur bir yırtıcı  ile karşıtlığında böbreküstü bezlerinizden kanlarına bir şelale gibi bu nörotransmiterler salgılanırdı; işte o anda kaçarak ya da savaşarak hayatta kalan homo sapiens türünün en son torunlarıyız. 

Modern hayatlarınızın en büyük problemleri bu en derine, DNA'mıza yazılmış ilkel hayatta kalma kodlarının başımıza bela olmasıdır. Her türlü tehlike anında adrenalin ve noradrenalin kana karışır ama çoğu zaman tehdit ya görünmez ya da ne kaçacak ne de savaşabileceğimiz kadar eşitimiz değildir. İşte bu anda beden biçare durumuna geçerek stres nörotransmiteri kortizolü devreye sokar. 
Bunu o kadar çok yaşarız ki aynı diyabette olduğu gibi sistem yalama olur. Hayatımız çekilmez bir stress kaynağına dönüşür.
Diyabet dediğimiz şey pankreasın aşırı karbonhidrat (şeker) tüketimi sonucu doğru dürüst işlemez hale gelmesidir. 

İnsanın bu her alanda yalama olma durumu bizi yapay keyif araçlarını keşfetme yoluna itmiştir. 
En eskileri afyondan elde edilen haşhaş sakızı, bir mayalanma içkisi olan şarap ve bira ve içilebilir alkolün diğer türevleridir. Kahve, koka, kakao ve çay ise modern zamanların en önemli keyif araçlarıdır. 

Çay hayatımda keyif aldığım en önemli euphoria aracıdır. Gittiğim her yerde çay çeşiti ararım. Bildiğim bir diğer konu; massproduct (cola,meyve suları, buzdolabı gibi çoğunluğun tüketimine sunulan ürünler) denilen herşey berbattır. Çünkü size keyif verirken amaç para kazanmak olduğu için özellikle yeme ve içme amaçlı üretilenler sizi hasta eder. Tek tat vardır bu ürünlerde, sizi bağımlı kılacak aç gözlü kapitalist bir tat. Bu yüzden çayda da butik olanı ararım hep.

Bütün bu yazıya ilham veren ise sabah sabah yudumladığım, Jade Ti Kuan Yin İlkbahar Hasadı Oolong Çayı. İlk yudumu sigara izmariti tadında olan, yudumladıkça gerçek dokusunu ve karekterini ortaya çıkaran odun kokusu sinmiş tadıyla, yeni uyanan beynimi nörotransmitter akınına boğan  bir euphoria kaynağı. 

En güzeli de böyle bir yazıya kaynaklık etmesi. 








22 Kasım 2018 Perşembe

Okumak Yazmak ve Ezberlemek

Popular Science Türkiye'nin Kasım sayısında VI. Zeka ve Yetenek Kongresi başlıklı küçük bir haberde şöyle bir bilgi vardı. "OECD'nin yaptırdığı bir araştırmada; okuma alışkanlığı olmayan aile çocuklarının bir cümleyi okuyup anlayabilmesi için 45 saniye gerekiyor. Ama okuma alışkanlığına sahip aile çocuklarının bunu yapması 13 saniye alıyor."

Hayatı en güzel anlatan metafor, orman metaforudur. Aslında bir metafordan çok bir gerçeklik demek daha doğru. Çünkü insan denilen varlığın en az beş milyon yıllık geçmişinin sadece son atmış bin yıllık bölümü başta serengeti benzeri serpilmiş ağaçların olduğu düzlükler ile dağlar, ovalar, mağaralar vb. coğrafik yapılarda geçmiştir. Köy dediğimiz yerleşik yaşama geçiş yapıları ise sadece son on bin yılın ürünüdür. (Çatalhöyük) En eski kutsal mekan yapısı ise Urfa'daki Göbekli Tepe'dir. On ile onbirbin yılk olduğu düşünülür.

İnsanı tanımak istiyorsanız bu beş milyonluk geçmişimize bakmak gerekir. Bu beş milyon yıllık hayvan geçmişimizi anlamamızı sağlayan Darwin'i bilmiyorsanız insanı gerçekten anlamanız çok zordur. Neden bu beş milyon yıllık geçmişimizi anlamaya çalışmalıyız? Buzdağının görünen kısmıdır bilinen insan tarihi, oysa görünmeyen kısmı bizi insan yapan en önemli donelerle doludur. Bu ilkel geçmişimizin gücünün üzerimizdeki etkisini sadece açlık içgüdüsünü gözleyerek anlayabilirsiniz. Ya da erkek sokak kedilerinin mart ayında zirve yapan çiftleşme kavgalarını. 
Kedilerle haşır neşir olduğumda öğrendim; insanı ve kendinizi tanımak istiyorsanız hayvanlara daha dikkatli bakmalısınız. 
Bir kamera şakası gibi üzerime doğru havlayarak gelen köpekleri gördüğümde korku ile irkilirim, oysa havladıkları hemen arkamdaki bölgelerini taciz eden başka bir  sokak köpeğidir.

Okumak yazmak ve ezberlemek çaptan düşen en önemli üç enstrüman. Uygarlık yazı ile başlar, ve ihtimal onu kullanmayı bırakmak ile de son bulacaktır.
Okumak yazmak ve ezberlemek neden önemlidir? Önemlidir çünkü beynimizde rewire denilen tekrar kablolamayı yapan en önemli araçlardır. Beynimizde nöron oluşumu hamileliğin ilk haftalarında  başlar ve  iki yaşına kadar devam eder. İki yaşından sonra budadıklarınızdan geri kalanlarsınız. Diğer bir beyinsel hareketlilik dönemi ergenliktir bu aşamada ise nöron oluşumundan çok nöron hareketliliği ortaya çıkar. Bu nöron hareketliliği kişinin bağımsızlık ve ailen kopup yeni aile oluşturma aşaması, kişiliğimizin temel taşlarının sağlamlaştırılması dönemidir. 25 yaşına kadar sürebilir. yaratıcılık bu yüzden 25 45 yaş arası zirve yapar. 
 Birçok canlıda beyin oluşumu hamilelik ya da kuluçka döneminde tamamlanır insanda ise beyin gelişimi için dokuz ay olan hamilelik süresi yetersizdir. Eğer hamilelik dönemi beyin gelişimi tamamlanmış olsaydı tür olarak yok olurduk çünkü insan yavrusunun dışarı çıkmasını sağlayan doğum kanalı gelişmiş bir beyni taşıyan kafatasının dışarıya çıkmasını sağlayacak kadar genişleyemez. Anne ya da  bebek ya da her ikiside ölür. Çocuk kafatasının eklemlerinin gelişmeden doğmasının da amacı budur. Kadın kalçasının kavisli yapısına bu doğum neden olur ve bu yapının erkeklere seksi gelmesi bu çocuk doğumunda bir avantaj sinyalinin sonucudur. Neslin devamı garantiler. Kadınlar için ise erkekte dar kalça seksidir çünkü atletik vücudun ve sağlıklı spermin belirtisidir. 

Amigdala dediğimiz ilkel beynimizin bir bölümü bizden daha zekidir. Çünkü milyon yıllık bir yazılımı yönetir. Amigdala önemlidir çünkü oradan geçmeyen hiçbir duygumuz yoktur. Korku ise en öenmli duygumuzdur. bizi hayatta kalmamızı garantiler. en küçük seste evdeki kedilerin yaşadığı panikten bilirim korkuyu.

Beyin kaotik bir yapıdır, kaos teorisi o yüzden beynimizi tanımak için gereklidir. Geçen gün yazdığım kelebek etkisi bu teorinin çıkış noktasıdır. Bir de fraktal yapıya sahiptir bu yüzden buruşuk bir hıyar turşusuna benzer beyin. Fraktal kısaca yer darlığında kullanılacak geometrik bir terimdir. Cebini bir poşet gibi kullanan yağmurluğa benzer. Koskoca yağmurluğu el kadar bir poşete dönüştürür, poşetten çıkardığınızda gördüğünüz izler birer fraktal yapıdır. 

Okumak yazmak ve ezberlemek diye yazmıştım. Aslında sıralamanın ilk sırasına ezberlemek yazmalıydım. Çünkü ezberlemek insanın öğrendiği ilk şeydir, bütün kutsal kitaplar, büyük destanlar çok sonraları yazıya geçmiştir. 
Ezberci eğitim diye bir zırva kavram ile bu muhteşem aracı tu kaka ettik. Akıllı telefonlarla ihtimal artık hiçbir şeyi ezberleyemeyen insanlar haline geleceğiz. Zırt pırt sorulmasa birçoğumuz kendi telefon numarasını unutur. 
Düşüncenin hammaddesi sözcükler ve  sözcükler de uyum, ritim  ve harmonidir. Dil ya da lisan da ezberlemek ile ilgilidir. 
Okumak, yamak ve ezberlemek, beynimizin iki trilyon sinapsis bağ arasına attığımız ve burada dağılan bilgiyi tekrar düzenleme çalışmasıdır. 
Yazmak ise bir arkeolojik kazı gibidir. Yeterince kazarsanız bilinçaltı ya da bilinçdışı denilen yasaklı bölgeye bile girebilirsiniz hatta hayvan beyninize bile ulaşırsınız. 

''Sen mutluluğun resmini çizebilir misin Abidin? 
İşin kolayına kaçmadan ama.
Gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü annenin.
Ya da ak örtüde elmaların...''

En az yirmibeş-otuz yıl önce ezberlediğim bir şiir ve sıfır enerji ile orada bir yerlerde duruyor. 

Okuduğunuz güzel şiirleri ezberleyin ve sıkıldıkça yazın. Psişik enerjimizi sağlıklı hale getiren onu odaklayan daha iyi hiçbir araç yok. 
Ama modern yaşam ile paramparça olmuş bir ruh hali, kendimizi kötü hissetme her yerde bizim aleyhimize çalışıyor.

Farkedeceğiz ya da modern buldozerler ile bir böcek gibi ezileceğiz

20 Kasım 2018 Salı

Aynalama

Beynimizin 1970'li yıllardan beri bilinen bir özelliği var, havalı bir deyişi ile mirroring.
( Burada bir parantez açalım, -ki açtım- camiye gidenler bilir, imam önce Arapça birşeyler söyler sonra Türkçe'sini. Tanzimat dönemi entellektüeller arasında bu dil Fransızca, günümüzde İngilizce olmuştur. İngilizlerde bu Fransızca'dır. Kısacası her toplumda hayranlık duyulan ya da sizi entellektüel gösterdiğini düşündüğünüz  bir başka dil vardır. Bu bizde biraz daha fazladır sırf bu yüzden ata dilimizi eğip büküp Osmanlıca diye bir dil yaratmışız. 
İnsan istediği kadar tersini söylesin, egoisttir ve kendini üstün görmeye teşnedir. 
Aslında hepimiz birer poker oyuncusuyuz, poker oyun stratejileri sizi hayatta kalmanızı ya da daha üst konfor bölgesine (hiyerarşisine) taşır. Bunlar yüceltilen "mütevazi olma" adına kabul etmesi zor şeyler.) 

Mirroring yani aynalama (imam kıvamına geldim artık kopacağım) bizi sosyalleştiren en önemli özelliğimizdir. Avcı toplayıcı atalarımızın beyinlerinin geliştirdiği hayatta kalma (survive) stratejisidir. Aynalama gen havuzunu yedi milyar ile tıkabasa dolduran insanların çoğunluğunda vardır, sadece otistiklerde ve Asperger Sendromu olanlarda yoktur. O yüzden otistikler göz teması kuramazlar. 
Anomaliler dışında, her insan beyni en az iki-üç milyar yıllık bir biyolojik yazılımın (software) bir çıktısıdır. 
İnsan beynini temel algoritmaları ve parametreleri yüklü bir softwareden oluşan bir hardware benzetebiliriz. Bu hardware yavaşta olsa tanımaya başlıyoruz çünkü onun karmaşık yapısını tanımamıza yarayacak fMR görüntüleme teknikleri ile olasılıkları hesaplayan (organize olabilen beynin ürünü) süper bilgisayarlarımız var. 

"a microcosm of the corporate environment."
Bu cümle bu yazıyı yazmama neden olan sabah sabah bana evraka anı yaşattıran cümle. (bu cümle imamlık ile ilgili değil, meraklısı Google Translate'ten anlamını bulur) 
Beynimiz yaptığımız en küçük hareketten, çözmeye çalıştığımız en karmaşık kuantum problemine kadar kullandığı bir yöntem bu, mikrokozmoz bir çevrede işbirliği ile çalışma. Beyin paradoksal çalışan bir biyolojik yapıdır, sadece bir santimetre küp kesiti milyonlarca nöron ve sinapsis bağ yalıtkan ve destekleyici glia hücreleri ile dolu bir yapı bu. Paradoksal çalışıyor çünkü her öğrendiğiniz daha sonra öğreneceklerinize zemin hazırlıyor. Kötü eğitim bu paradoksal yapının bir süre sonra beynin sadece tavuk yumurta paradoksunda bırakıyor ve bir papağan gibi "tavuk yumurtadan çıkar ya da yumurta tavuktan çıkar" durumunda kalıyorsunuz, mikrokozmoz işbirliği katılaşıyor, değişmez pathwayleriniz (yolak) oluşuyor. 

Başa dönelim. Aynalama bizi hayatta tutan organize varlıklar olmamızı sağlayan beyin yapıları. Toplumları birer beyin gibi düşünebiliriz, her birey bir nöron aramızda kurduğunuz bağlar sinapsis bağlar ve coğrafyamız da glia hücreleri. Anomali dışı her birey aynalama ile bir bakıma yaşadığı toplumun bir yansısı. 

Eğer yaşadığınız toplumun aynalaması sizi daha zeki birer varlık haline getirmiyorsa orada büyük bir problem var demektir. "Körler sağırlar birbirini ağırlar." sözünden yola çıkarak bunu farketmek ise gerçekten çok zordur. 

Sosyal varlık olmayı beş kişiye indirgeyen çok sevdiğim bir söz var. 
"Etrafınızdaki beş insanın ortalamasısınız."*
Toplumsal isyanınızı bu beş kişi ile organize edin, okuyan, düşünen, spor yapan, yazan, satranç, briç ya da poker oynayan kişiler olsun bunlar. (ben bu oyunlardan hiçbirini oynamıyorum) Umutsuzluğa yer yok, bu beşliyi gören ve "aynalayan" birileri mutlaka çıkacaktır. 



*Sözün orjinalinde beş kişinin zeka ortalaması yazar, ben bunu her alanda geçerli olduğunu düşünüyorum. Görgü, estetik, duyarlılık, sorun çözme vs.

18 Kasım 2018 Pazar

Kelebek Etkisi

Bir süredir yazmıyorum, çünkü bir süredir kontrolüm dışında gelişen bir kazanın artçılı bir belirsizliğin içinde yüzüyorum. Buna Non-obviousu yaşamak (belirsizlik) ya da arafta kalmak denilebilir. Bir Ahmet Kaya şarkısı gibi, "başıma neler geldi kimseye diyemedimmmmm!!!" şaka şaka o kadar da dramatik değil. Sadece geçirdiğim -aslında pasif hali ile geçirildiğim- bisiklet kazası sonrası her şey biraz kontrolüm dışına çıktı. 

Hayatın bana öğrettiği bir fırtına bilgisi var; bütün fırtınalardan en çok güçlü olan ağaçlar ayakta kalarak çıkarlar, hayata güçlü bir ağaç gibi yeterince kök saldığımın -en azından yıkılmayacak kadar- farkındayım. 

Hayat, siz plan yaparken hiç hesapta olmayan şeylerin  başınıza gelmesi ve sizin onlara gösterdiğiniz tepkilerdir. Bu yüzden güzeldir hayat. Düşünün, doğum ve ölüm arasında çizgisel  (linear) yaşanan bir hayatınız var; bu bir çeşit cezaevi yaşamıdır. Etrafınız sarılı ve yapacaklarınızın hepsi orada kaldığınız sürece belli parametreler, patternler ile çalışır ve yaşanır. Kalk yoklama ver, kahvaltı yap, tv izle, kitap oku, gazete bak, arkadaşlarınla konuş, konuş, konuş.... uyu-kalk, uyu-kalk.... okurken bile sıkıldığımız bir yaşam biçimi. Oysa yaşam kaotiktir, kaosu sever, ve bu kaosun içinde kelebek etkisi denilen binlerce fenomen vardır.  kelebek etkisi (butterfly effect) Edward Lorenz adında  bir meteorolog tarafından bulunmuştur; kısaca virgül sonrası onuncu sayıyı değiştirdiğinizde havanın nasıl olacağı olasılığı bambaşka bir yere varır bu yüzden bu küçük etkiye kelebek etkisi adını vermiştir.
https://www.britannica.com/biography/Edward-Lorenz

Hayat  bu yüzden mucizedir. Sayılar kadar mucizeyi anlatabilen hiçbir şey yoktur. Bütün evren düşünüldüğünde benim bir insan olma olasılığım (anne ve babamın çiftleşmesi ve bir yumurta ile 150 milyon spermden birinin o yumurtayı döllemesi ve benim olmam ) dört yüz milyarda bir olasılıktır; bu olasılık gerçekleştiği için  "yazıyorum (o halde) varım." Bu olasılığın çıktısı benim varoluşumdur.

Ayrı kaldığım süreçte yatıp kalkıp ''beyin'' okuyorum. Beynimin canına okuyorum da denilebilir. Beyin dediğimiz şey; beyin konusunu çalışan insanlar arasındaki tabirle evrenin en karmaşık yapısıdır. Ya da Jostein Gaarder Sofi'nin Dünyası kitabında söz edilen, "İnsan beyni onu anlayabileceğimiz kadar basit olsaydı, o zaman da biz onu yine anlayamayacak kadar aptal olurduk." 

İnsan beyninde ortalama yüz milyar nöron var ve bu nöronların her biri diğer nöronlarla yirmi bin bağ kurabilir.  Sonuç en kaba haliyle iki trilyon sinapsis bağ demek. Ki hayat gibi beyin de kaotiktir kaosu anlamak için Asperger Sendromu ya da otistik çocuklara bakmak gerekir IQ dediğimiz birim ile bu çocukların zekası düşük gözükür (rainman filmi konuyu gayet güzel anlatır) ama sizin birkaç dakikada yapacağınız işlemleri onlar saniye, bazen de saliseler ile yaparlar.  Şöyle bir hayal kurun (dünyanın en beleş en keyifli eylemi; yeterince tekrar yaparsanız bütün hayaller gerçekleşir. Bilmeniz gereken gerçekleşecek olanlar İle gerçekleşmeyecek olanları ayırt edebilme kapasitenizdir.) gene goldilocks bölgesinde bir gezegen ( bir gezegende yaşamın olabilirliğinin ön koşullarını belirten bir terimdir yedi kriter vardır; güneşe olan uzaklık, gezegen yörüngesinin elips olması... ) ve bu gezegende doğan bütün insanlar otistik doğuyorlar ve temel yaşam becerilerini de gerçekleştiriyorlar. arasıra da  bizim gibi bizim normal dediğimiz, onlara göre anomali bebekler doğuyor. 

Who is the fucking smartest one? (Kahrolası zekiler kimdir?:-) )

Yaş ilerledikçe  ve testesteron seviyesi giderek düştükçe, hedoni yani zevk alma dediğimiz şeyin yönünü başka şeylere yönelmesi kaçınılmaz. Acı ama gerçek, hormonal goldilocks bölgesinden çıkış yavaş yavaş gerçekleşiyor, artık yerine bir şeyler koymak lazım. Ben beynimi seçtim. Onun için okuyor, onun için yazıyorum.