4 Aralık 2018 Salı

Read Write Think Dream and Break the Rules

Read, write, think, dream sözcüklerini  ilk defa konunun beyin olduğu bir programda duymuştum; oku yaz düşün ve hayal et. 
Bir kütüphanenin girişinde yazıyormuş.
Genelde bunun tam tersi ile karşılaşırız. Örneğin, hayal gücünün bilgiden güçlü olduğuna vurgu yapar Einstein. 
Nasıl inançların kutsal mekanları, camiler kiliseler havralar... ise bilginin kutsal mekanları kütüphanelerdir. 
Kütüphanelerin de tozlu raflarında uyandırılmayı bekleyen ve insanoğlunun bulduğu en sihirli kodlar  harfler ile sözcüklere, cümlelere dönüşmüş düşünceler, hayallerin saklı olduğu kitaplardır kutsal olan.

İnsanlık için, herşey yazı ile başlar diyebiliriz. Yazı öncesi atalarımız bir hayvan gibi yaşıyorlardı. Mağara kovuklarında başlayan ilk çizme çalışmaları bin yıllar sonra yazıya dönüşebildi. yazının ilk örnekleri Sümer'de ortaya çıkar, Doğu'da ise Çin'dir ilk ortaya çıktıkları yer. En eski yazı örnekleri  dört ile beş bin yıl öncesine tarihlenir. Çin'de daha da eskiye dayandığı söylenir. Modern insanın ataları Afrika'dan kırk ile altmış bin yıl önce dünyaya yayılmaya başlarlar. Yerleşik yaşam izleri on ile on üç bin yıl öncesine dayanır. Yazı bu altmış bin  yıllık birikimin bir ürünüdür.  Son beş bin yılı insanlık açısından düşününce yazının gelişimi nasıl hızlandırdığı çok basit bir matematik hesabıyla ortaya çıkar. Ki uzun yıllar yazı sadece çok küçük bir azınlığın ayrıcalığı olarak kalmıştır. Düşünce kendini somutlaştırsan bir araç bulmuştur. Artık uygarlık diyebileceğimiz bir dönem başlar. Önceleri ezberlenerek saklanan bilgi somut bir araç bulmuştur. Bilgi artık yaşlıların ve hafızların tekelinden tabletlere geçmiştir. 

"Yeterince tekrar edilen yalanlar gerçek olur" sözü Hitler'e atfedilir. Aslında bu hayatın birçok alanında geçerlidir. Yeterince tekrar edildiği için doğru kabul ettiğimiz bir sürü zırva ile yaşıyoruz. Çoğunlukla da bu zırvaları sorgusuz kabul ediyoruz. 

İnsan bir varlık olarak evrim sürecinde vahşi doğada hayatta kalabilmesi için  işbirliği içinde olmak zorundaydı. Güçlü pençeleri,  kaçabileceği ya da avını yakalayabileceği hızlı hareket eden bacakları yoktu. Yavrusu uzun süre bakım istiyordu. Beraber yaşamak işbirliği yapmak bizi sosyal varlıklar haline getirdi. İşte böyle bir ortamda sürüden ayrılanı kurtlar kaptığı için toplumun genel inanışlarına kurallarına karşı gelmek ölüm demekti. Bu toplumları tutuculaştıran en önemli unsurdur. Bunu en güzel anlatan Aristo'nun Mağara Alegorisidir. Uzun süre sırtı ışığa dönük bir mağaraya zincirli yaşayan insanlardan birisi dışarı çıkıp geri dönerek ışığı anlattığında mağaradakiler asla ona inanmayacaktır. Yeterince tekrer eden zırvalar gerçeğiniz olmuştur. Bu yüzden on yıldır televizyon izlemiyorum. Televizyon, içinde yaşadığınız mağaradır ve metoforik olarak ışık önden gelir.
Hayatta kalmamızı sağlayan toplumsallaşma bir süre sonra  bizi köleleştirmeye başlayacaktır. 

Düşüncenin hammaddesi bilgidir, bilginin de iki türü vardır; köleleştiren bilgi ya da  özgürleştirsen. Toplu olarak okunan bilgiler sizi köleleştirilir, genelde bir doğmanın ya da inancın ürünüdür ( Kitapları bedavaya dağıtılır ya da sponsoru çoktur) Bizi özgürleştirsen özgür irademiz ile seçeceğimiz ( Ne kadar özgür irademiz vardır? Ayrı bir yazı konusu, kısaca pek yoktur) çoklu seçenekler arasından seçeceğimiz kitaplardır. Özgürlük düşündüklerinizin tam tersini söyleyen kitaplardan geçer. 
Hayal kurmanın hammaddesi düşündüklerimizde saklıdır. 
İnsan hayalle yaşar. Martin Luther King'in "I have a dream..." (bir rüyam var...) diye başlayan Amerikan tarihinde dönüm noktası olacak ve Amerikan siyahi hareketin şiarı olmuş Washington, DC'de bir milyon insana seslendiği bir konuşması vardır. Martin Luther King "I have a plan..." (Bir planım var..) deseydi kitleler üzerinde bu kadar etkili olur muydu? 



Gerçeğe giden yolda kitaplar kadar beni zenginleştiren hiçbir enstrüman görmedim. Hayal kurmaya Tommiks Teksaslarla başladım ben. Okudukça öğrendim, öğrendikçe tanıdım kendimi, insanları ve dünyayı...




Yukarıdaki fotoğraf University of Colifornia San Diago'nun kütüphanesinin ana giriş kapısı bütün renklerin kaynağı sarı mavi ve yeşil ile renklendirilmiş ve üzerinde OKU YAZ DÜŞÜN HAYAL KUR yazıyor. Düşüncelerde bilginin renkleri gibidir, birbirine karıştıkça daha renklenirler.

"I have dream..." 
Benim de bir rüyam var! 
Bir gün bu ülkenin de aydınlık geleceğini kuracak olan gençlerimizin,bu bilinçle içine girdikleri özgür düşüncenin, gelişmenin mabedi özgür üniversitelerinin kütüphanelerinde beyin patlatmaları... 

Kuralları bilemezseniz asla onları kıramazsınız. Bilmediğiniz kurallar yönetir sizi.

READ WRITE THINK DREAM ve kuralları kırmaya hazırlan.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder