31 Ağustos 2015 Pazartesi

Chios (Sakız) Adası Yarı Maratonu

Homeros İzmirli'dir, kimilerine göre ise Sakızlı'dır ya da Sakız'da doğmuş sonra İzmir'e göçmüştür. Bunun çok da önemi yoktur aslında, o dünyalıdır ve insanlar yüzyıllardır onun iki  eseri; İlyada ve Odesia'dan insanı, yani kendini anlamaya çalışmaktadır. Edebiyat Homeros'un İlyada ve Odessia'dan doğmuştur denilebilir. Eğer İlyada ve Odessia'yı okumadıysanız  Azra Erhat ile A. Kadir'in muhteşem çevirisi ile Türkçe'ye kazandırılmış ve Can Yayınları tarafından basılmış bu iki büyük manzum destanı bir an önce  okuyun derim.

Homeros'un Sakız Adası'na bir yıl önce  bisiklet turu için gelmiş, Pirgi'ye kadar gitmiş ve sahil boyundan geri dönmüştük. Bir eylül günü gittiğim bu adadan, burnumda tarifi imkansız hoş bir koku ve damla sakızı ağaçlarının ilginç görüntüleri, Pirgi evlerinin dış duvarlarını süsleyen ilginç geometrik şekilleri ile dönmüştüm.

                                 


                                                              Pirgi Foto: Güldan Kalem

Adanın en büyük yerleşim yeri adaya da adını veren Chios'tur. Adanın her tarafı irili ufaklı köylerle doludur. Aslında bu yerlere köyden çok kasaba demek daha doğru olur.  Benim gördüğüm Pirgi ve Mesta küçük birer Anadolu köyü kadar, ama insanları beni hayrete düşüren bir mimari yaratmışlar. Bu yapıları gördükçe insanın aklına  nedense; "hiç bir şey tesadüf değildir" sözü geliyor.


                                          Mesta Foto: Guldan Kalem

Chios dışında,  kaldığımız otelin bulunduğu Kampos ve diğer köyler elektrik ve otomobil olan ama Ortaçağ'dan kalan ve yaşayan  yerler gibi. Yerel mimari özgün, korunmuş, canlı, öylece duruyor ve en güzel yanı yapsatçılar tarafından katledilmemiş.


Osmanlı bu adaya sadece sakız için gelmiş ve sadece Chios'ta çeşmeler ve limana girerken uzaktan minaresi göze çarpan bir cami yapmış, adanın iç kesimlerine kadar ilerlememiş.


Bu sene 4.'sü yapılan Sakız YM'ye kayıtlar açılır açılmaz 10 euro karşılığında kaydolmuş otelimizi ayarlamıştık. (3 gece 2 kişi kahvaltı dahil 192 euro) bir cuma günü sabah Çeşme'den saat 9:30'da Ertürk Line feribotu  ile hareket ettik.  Bir saat sonra artık Sakız Adası'ndaydık. Günlük 35 euro'dan bir araç kiralayıp, kalacağımız yer olan  Kampos içinde 1890 yılından kalma otele dönüştürülmüş bir taş konağa ulaştık. Oteli Kostas işletiyordu. Kostas'tan binanın hikayesini öğrendim. Bu konak onlara büyük dedesinden kalmıştı, mandalina bahçelerimin arasında önünde değişik bir düzenekle su çekilen büyük bir su kuyusu, havuz ve ceviz ağaçları olan bu yapıya yüksek duvarlarla diğer konakların bahçelerini çevreleyen sarımsı kahverengi taşlarla çevrili çok dar sokaklardan ulaşılıyordu. Kostas'ın dedesinin zenginliği Ruslar ile yaptığı turunçgiller ticaretinden  geliyormuş.


Otel odamız yüksek ahşap tavanlı aynı zamanda tabanı da ahşap bir odaydı. Pencereleri de yüksek panjurlu ve ahşaptı. Kliması yoktu.




Kaldığımız otelin bahçesi ve kuyudan su çeken çıkrık Foto: Yücel Kalem



Koşudan bir gece önce Karfas'ta makarna partisi için Golden Sand Oteli'nin havuzlu bahçesinde toplanan insanların Yunanca ve Türkçe ve başka dillerde konuşmalarıdan bihaber, Ay Çeşme Yarımadası'nın üzerinden  yavaş yavaş  yükseliyor ve gümüş saçları ile efsaneler görmüş, Homeros'un tezgiden gemilerinin yırtığı Ege Denizi'nin akşam karanlığı ile yavaş yavaş renk değiştiren turkuaz sularında yakamozlar yaparak parlıyordu.  Bir gerçeği bilmemiz gerek; Ege Denizi'ni saran Yunanistan ve Adaları ile Anadolu olmasaydı uygarlık olmazdı. Net.

Çeşme Yarımadasından Dolunay Yükseliyor Foto: Yücel Kalem

Koşu sabahı erkenden kalkmıştık. Birşey yemedim. Sadece spor içeceği içtim. Mesafe çok kısaydı çünkü.

Yarışın başlangıç noktasına arabayla daracık taş duvarlarla çevrili yollardan ulaştık ve başlangıç saatini beklemeye başladık. Türkiye'de olduğundan daha çok kadın koşucu vardı. Her yaş gurubundan kadınlı, erkekli, çocuklu bir grup müzikler eşliğinde start verilmesini bekliyordu. Türkiye'den gelenlerin sayısı oldukça çoktu denilebilir. Çoğunluğu Türkiye, Yunanistan karması koşu grubu saat 8:05'de koşmaya başladık. Bu yarışta pek asılmamaya karar vermiştim ve çok yorgundum. Bu yüzden koşu grubunun en arkalarında kendime yer aldım ama bunun hata olduğunu ilk 500m-1 km içinde grubun kalabalık olmasından dolayı bir türlü öne geçemememden anladım. Yarış süremde belki 5 dakika fark olmazdı ama 1:30'un altına inebilirdim.



Koşu yüksek duvarlı evler, bahçe duvarları arasından kıvrıla kıvrıla giden sokaklarda devam ediyordu, uzun süre üçlü bir grupla koştum onlar alıp başını gittiler ve ben yer yer salına salına yürüyen  5 k koşucuları arasında ilk 10 k'yı tamamladım. Bu arada yer alan 3-4 istasyonun her birinden buz gibi su alıp yarısını kafama ve enseme boca ettim ve iki yudumu da içtim. Ikinci tura girdiğimizde 13 km'de büyük olasılık Yunan bir koşucu beni geçti uzun süre ona tutunmaya çalıştım sanırım son 3 k'ya kadar da tutundum son 1 k'ya girerken o dönmüş  bitişe doğru giderken beni gördü ve alkışla destek verdi. Yarış sonunda da beni bulup kutladı ben de İngilizce olarak beni çektiği için teşekkür ettim, umarım anlamıştır.




Kampos Sokakları Foto:Yücel Kalem



Bitirme anı çok keyifliydi. Eşim beni ilk kutlayan oldu. O da 10 km koşmuş benden önce gelmişti. Sonra bitirme madalyası, sertifika, muz, sporcu içeceği ve su en büyük hediyelerdi.
Gelen sporculara destek olmak benim en sevdiğim kısımdı. Bir süre gelen sporcuları destekledim. Sonuçlar asılmıştı 1:31:14 ile 12. olmuştum. Önceden yaş katagorilerinin olmayacağını duyurmuşlardı  ama yaş grupları olacağını duyunca kürsüye çıkabileceğimi düşündüm. Sonuçları beklemeye başladık ve benden önce Yüksel (Kaşıtoğlu) diye birinin adı anons edildi. (Sonradan tanıştık yarışa İstanbul'dan gelmişti) Anonslar Yunanca yapıldığı için sadece isimleri anlayabiliyorduk bir Yüsel duydum işte bu Yüsel bendim. Yaş grubumda ikinci olmuştum. Küçük topraktan yapılma bir amfora verdiler çok hoşuma gitti. Hayatımda maddi değeri olmayan "değerler" müzeme yeni bir "değer" eklemiş oldum.






Foto: Güldan Kalem


Yarış sonrası deniz kıyısında bir restoranda mis gibi vejeteryan bir menü ve busss gibi bir Chios birası ile kendimizi ödüllendirdik.



Sakız Adası Birası 

Chios görülmesi gereken bir yer eğer spor yapıyorsanız, -yapmasanız da olur, yürüyerek bitireceğiniz 5 km var- hem tatil hem koşu konsepti ile bir hafta sonu etkinliği olarak tam biçilmiş kaftan.
Ayrıca adada bol bol Türk turist olduğu için esnafla Türkçe anlaşmak da olası.
Ben sevdim.
Siz de seversiniz.
Koşuyorsanız mutlaka seversiniz.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder