Her sabah kütük gibi olmuş bacaklarla uyanırım, erkenden. Koşmaya başladığımda acı bacak kemiklerime vurur önce, bilirim ısınınca hissetmeyeceğim acılardır bunlar.
Arabalar, uçaklar ve roketler... harekete gecen her nesne en çok ilk hareket anında harcarlar enerjilerini.
Güneş turuncu yükselir sol yanımdan; bazen bir bulut, bazen havadaki pus güneşin turuncusunun tonlarını etkiler ama hava ne kadar soğuk olursa olsun içinizi ısıtır.
Bugün koşarken kendi kendime konuşurken her zaman sorduğum sorulardan birini sordum : "Neden koşuyorsun?"
Orhan Pamuk bir röportajında; " Yaşanmayan hayattan intikam almak için yazıyorum." demişti.
Ben de yaşanmayan bir hayatı yaşanılır kılmak için koşuyorum. Koşarken hiçbir zaman olmadığı kadar çok sınırlarımı zorluyorum, ciğerlerim patlayacak, kalbim duracak, kaslarım beni taşıyamayacak hale geliyor.
Acı çekiyorum, tarifini koşanların bildiği acılar.
Fiziksel acılar ve zorluklar olgunlaştırır insanı, ruhsal acılara hazırlarlar. Her insan acı çeker, bilirim.
Koşarken anılar toplarım bir de, çocukluğumda bıraktığım anılar, gezip gördüğüm dağlar ormanlar, kentler, sokaklar gelir aklıma, arkadaşlarımı düşünürüm, konuşurum onlarla. Mutluluk gerçeklikten koptuğunuz anlarda var olur çoğunlukla. Alnıma saçlarımdan düşen her ter damlası güç verir, ben ben olurum.
Yaşanmayan hayatlarımız var hepimizin. Ben koşuyorum intikamım "acı" oluyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder