Cognitive evrim, epigenetik, norögenesis, ve insan.
Canlılığın ne demek olduğunu bilen bulunduğunu düşünmüyorum. Sadece bir tanım, bir kavram, bir sıfat, bir isim ve bir varlık olarak canlı var. Canlılığın en belirgin özelliği dışardan gelen etkileri duyu organları ile algılaması ve buna tepki vermesidir ama bu aşamaya nasıl geldiğimiz konusunda bir bilgimiz olmadığını biliyorum. İnanmak insanın aklının yetersiz olduğu anlarda aklın kendini korumak için geliştirdiği bir fenomendir. Bu da müthiş bir düşünme alıştırması bir paradoks taşır içinde; akıl olduğu için inanç gelişir ve akla rağmen inanırız, ibadet eden tilki göremezsiniz. Evrimsel olarak beyni cognitive seviyeye ulaşmamıştır çünkü. Ama bu 10 milyon yıl sonra tilkilerin de kutsal mekanları yapmayacağı anlamına gelmemelidir. Evrim rastlantısaldır seçmez; seçmenin, seçilmenin kendisidir.
İnsanın ortaya çıkışının sebebi dinazorları yok eden meteordur. O meteorun Dünya'ya çarpması ise; dünyanın içinde bulunduğu boşluk büyüklüğüne ve dev Jüpiter'in çekim alanına rağmen ondan kurtularak bize ulaşması başka büyük bir muammadır. Evrenin büyüklüğü ile ilgili bildiğimiz bir şey var evrenin de atom gibi binde biri maddedir geri kalanı boşluk, (karanlık madde de olabilir, kim bilebilir ki?) örneğin güneşe her baktığınızda 9 dakika öncesini yani ona her baktığımızda güneşin dokuz dakika önce ölmüş bir hayaletini görürüz. Çünkü Dünya ve Güneş arası 150 milyon km'dir (1 astronik birim) ve ışık saniyede 300 0000 km/s ile hareket eder. İşin içinden çıkamadıysanız bir şeye inanın, sigortanızı devreye sokun, inanmanın cennet bahçesinde herkese yer var. Güzel haber dünyayı ve yaşamı ve insanı delirmeden anlamaya çalışan insanlar var ki, onlar da insanlığın delirmemesinin sigortasıdır.
İnsanın cognitive ( bilişsel ) yanı, cognitive olmayan canlılığın bir sonucudur, bu cognitive ağın nasıl oluştuğunu bir bilenin de olduğunu sanmıyorum ama bunu anlamaya çok yakın olduğumuzu biliyorum. Eğer yeni öğrendiklerimiz, yeni bildiklerimiz başka bir cognitive kavrayışla bizi başka bir algoritma kullanarak başka bir cognitive yöne doğru yönlendirmezse. Bu biraz bazı antik Yunan filozoflarının gerçeğe yaklaşması ama bunu deneysel olarak asla ispatlayamamalarına benzer. Aristo'nun dünya merkezli evren teorisinin insanlığın evreni anlamaya başlamasını 2000 yıl geciktirdiğine inanılır. Bu olayda sosyal varlık olmamızın ve lidere otoriteye itaatın insanlığı nasıl geri bıraktığını da görürüz.
Cognitive gelişme linear ( çizgisel ) ileri doğru değildir, mehter takımının iki adım ileri bir adım geri gitmesinin yanında her yöne değişik paternler ( motif) kullanarak yol alması gibidir. Kaotiktir. Her kaos bir düzendir de, sadece biz kaosun hangi paternleri kullandığını bilmiyoruz.
Bizi diğer canlılardan ayıran tek bir farkımız var, cognitive düzeye ulaşan tek türüz. ( homo sapiens ) Ama bütün canlılar aynı genetik bilginin değişik varyasyonlarını taşır; DNA'mız yediğin üzüm ile yüzde 20, şempanze ile yüzde 99 aynıdır. Diğer canlılarla aynı ortak tek atadan geliyoruz. Birisi bir daha size odun ya da hayvan dediğinde kızmayın, kabul etmesi zor ama genetik olarak evet hepimiz bir odun, bir hayvanız. Milyonlarca yıl hayvan olarak yaşadıktan sonra bugünkü cognitive düzeye ulaştık. Hayvan geçmişimizi siz görmezden gelebilirsiniz ama genlerimiz bu bilgiyi bizden korumak üzere evrimleşmiştir ve bu bilgiyi en derine, en bilinmeze ve en mikro düzeyde saklamaya devam edecektir. Değişerek bizi daha iyi ya da daha kötü yapacaktır. Daha dayanıklı ya da daha korumasız. Bu genetik değişimin bir sonucudur epigenetik.
Epigenetik yaşam biçimimizin, yendiğimiz içtiğimizin, alışkanlıklarımızın genlerimizde oluşturduğu değişimin çocuklarımıza aktarılmak üzere genlerimizdeki değişikliklerdir. Kaotiktir ve içinde kelebek etkisini taşır. Spor yapıyorsanız spor yapan genetik bilgi çocuğa geçer ama bu size hayatta kalmayı garantilemez. Sigara içen birisi bu bilgiye genetik koda aktarır ve çocuğuna geçmesine neden olur. Çoçuğunun da bu yönde bir bağımlılık geliştirmesi olasılığı artar. Hangisinin evrim zincirinde hayatta kalacağının bir garantisi yoktur. Teorik olarak spor yapanın hayatta kalması beklenir ama bu böyle olmayabilir. Sanayi devriminden bu yana dünyanın hava kirliliği artmaktadır bu yüzden de sigara içenlerin torunları teorik olarak hayatta kalması daha olasıdır. Çünkü evrim kördür, seçimlerini iyi ve kötü üzerineden yapmaz. Seçerken en iyi uyum sağlayanı hayatta tutar. Ama siz gene de spor yapıp sigara içmeyin. Çünkü bizim kısa ömrümüz bunlardan hangisini göreceğimiz konusunda yetersizdir.
Nörogenesis beynimizin nöronlar arası bağlantı oluşturma sürecidir. Her çocuk dünyaya geldiğinde herşeyi içinde taşıyan bir nörolojik ağ ile yüklü bir yazılımı taşır ve bu 2 yaşında en yüksek sayıya ulaşır. Bundan sonra ise çocuk anne ile başlayan nöron budama sürecine girer. Hepimiz annemiz babamızın, eğitim sisteminin, toplumun, beslenme biçimimizin bizden budadıklarından sonra arda kalan nöron ağıyız. Bu kalan nöronlar sürekli diğer nöronlarla sinapsis bağ oluştur. Beynimizin yaklaşık 100 milyar nöronu vardır ve her nörön diğer nöronlarla 20 bin sinapsis bağ kurabilir. İşte burada budamadan arda kalan nöronları güçlendirmek eğitimin ikinci aşamasına benzer. Ağaç budama ve en iyi meyveyi üretme gibidir. İyi düşünen bir beyin için budamadan arda kalan nöronları güçlendirmek gerekir ve bunun tek bir yolu vardır çalışmak ve tekrar etmek.
Sonuç olarak cognitive evrim, epigenetik ve nörogenetik aşamalar yaşadığımız sürede bize ve bizden sonrakilere bir büyük miras olarak kalır.
İnsan budur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder