Hiç birimiz Afrika'nın savannalarında yaşamıyor artık, ama
içimizde yaşayan bir savanna var; yaklaşık beş milyon yıl önce DNA'mıza
yazılmaya başlamış vahşi bir savanna hikayesini yaşıyoruz hepimiz.
Düzenli olarak beslediğimiz yirmiye yakın sokak kedisi var
etrafımızda. Onların sabah akşam mamaları verilir ve su kaplarındaki sular
yenilenir. Onların vahşi kalması için de uğraşıyoruz çünkü bizim gibi düşünen
insanların olduğunu bazen bizim verdiğimiz mamadan farklı biçim ve renkte
mamalarla karşılaştığımızda anlıyoruz. Ama kedi düşmanı insanların da olduğunu
biliyorum. İnsan gariptir.
Beslediğimiz kedilerin için de annelerini de bizim
büyüttüğümüz ve adı Anne olan bir sokak kedisinin beş yavrusu da var.
Öğrenememek insanların dünyasında olduğu gibi hayvanlar
aleminde de en ölümcül ve en pahalı uğraştır. Bunu size Anne'nin hikayesi ile
anlatacağım.
Anne arka bahçede ortaya çıktığında küçük bir yavruydu ergen
olur olmaz peşinde mahallenin erkek kedileri dolaşmaya başladı. İlk doğumunu
yağmurlu bir günde çamurun içine yapmıştı. Komşularımız bunu fark edip
ilgilendiler ama yaşamadılar. İkinci doğumunda ise daha akıllıydı. Bu defa beş
yavrusu vardı. Üç dört aylık olduklarında ortaya çıkmaya bizim mamalardan
yemeye başladılar ama korktuklarında arabaların motor kapaklarına kaçıyorlardı.
Etrafa uyarı yazıları astık ama bir işe yaramadı önce ikisi ortadan kayboldu
sonra üçü. O günlerde apartmanımızın dış cephe boyasını yapan boyacı yavrular
kaybolduktan sonra Anne'nin günlerce yavruları için miyavladığını söylemişti.
Anne artık bizim düzenli beslediğimiz bir kediydi üçüncü
hamileliğinde karnı her geçen gün büyüdü ve büyüdü. Sonra Anne ortadan
kayboldu. Onu bir süre sonra bize yakın başka bir yerde gördüğümde çok
şaşırmıştım çok zayıflamış ve çöplerden beslendiği için de çok kirlenmişti. Her
zaman bana sürtünen Anne beni tanımıyor, benden kaçıyor ürküyordu.
İki ay kadar önce Metro alışveriş merkezinin arka bahçesinde
beş yavrusu ile onu fark ettiğimde orada uzun süredir beslediğimiz Duman ve
Ateş ile birlikte onu da beslemeye başladık. Yavrular yüksek istinat duvarını
aşamıyorlardı ama Anne gayet iyi besleniyordu. Ateş ve Duman da geçen senenin
yavrularıydı ve her ikisi de hamileydi. Duman küçüklüğünden beri ona dokunmamıza
izin verir Ateş ise hep kaçardı. Duman yavrularını koruyamadı belki de ölü
doğum yaptı ama Ateş'in iki yavrusu da Anne'nin yavruları gibi bizim korumamız
altında ve gayet sağlıklılar.
Aslında yazmak istediğim bir dram ve bir koruyucumuz -bu olayda
anne- olmadığında ne kadar ölümcül bir dünyanın bizi beklediği ve hayatta
kalmamın zorluğu.
Onu annenin beşizlerini beslemeye gittiğim bir akşam üstü
görmüştüm ilk. Bir yavru taksidoydu (siyah beyaz kedi) en fazla üç aylıktı veya
annesi terk etmiş ya da bir aracın kaportasında oraya kadar gelmişti. Gözleri
yeşildi benden korktu kaçtı yaklaşınca bana tısladı. Yakınına yavaşça mama
bırakıp onu izlemek için çekildim kokusundan mamaları buldu. Acıkmıştı, minicik
dişleri ile mamaları yiyişi ve çıkardığı ses içimdeki merhamet duygusunu da
besliyordu.
Sabah beslenmesinde göremedim herhalde kaybolmuştur dedim.
Akşam gene oradaydı diğer yavru kedilerden korkuyor ve çekinerek ona özel
döktüğüm mamaları yiyordu. En küçük korkuda da oraya park etmiş minibüsün altına
kaçıyordu.
Sabah onları beslemeye gittiğimde onun minik cansız bedenini
minübüs ve mamaların olduğu çitin arasında gördüm. Önce bakmak istemedim sonra
bakmalısın diyerek yanına yaklaştım kafası ezilmiş bir gözü dışarı çıkmıştı
arkası ıslanmış ağzından yediği mamaların ezilmiş kalıntıları dışarı çıkmıştı.
Aklıma ilk gelen çit ile minibüsün arasından geçmeye çalışan bir bisikletli ya
da insanın onu ezmiş olabileceği ile bir köpek saldırısı ihtimaliydi.
Yaşama içgüdüsü bütün canlıların en önemli içgüdüsüdür
herşey onun üzerine programlıdır. Ama bu içgüdünün yetersiz kaldığı ya da bir
koruma dönemi gerektiren canlılar genelde memelilerdir. Sosyal memelilerin
yavruları bir annenin yanında grup içinde de öğrenirler ve sosyal dayanışma
onları hayata kalmasına neden olur kedigiller gibi bağımsız bireyci türlerde en
büyük sorumluluk annededir, o hangi yavrunun öleceğine ya da yaşayacağına karar
vermek zorunda kalır umutsuz olan yavruları ölüme terk eder. Anne bilgisi ve
koruması olmadan yavru bir kedi hayatta kalamaz.
Memeli türünün en gelişmiş varlığı insandır. İnsan sosyal
bir varlık olarak önce anneye sonra babaya ve bütün bir sosyal yapıya ihtiyaç
duyar. Modern toplumlarda bunun üzerine bir de iyi bir eğitim vermezseniz
bireyin hayatta kalma süreci büyük bir problemle karşı karşıyadır. Belki bir
yavru taksido kedi gibi kafanız ezilmez -ki ihtimali vardır- ama sosyal yapı
içinde kayıp ezik bir birey olarak yaşama mücadelesi vermek zorunda kalır.
İlkel toplumlarda yaşlılar bu bilgi birikiminin koruyucusu
ve geliştiricisiydi yaşlılara duyulan saygının kökeninde de bu yatardı. Hepsi,
aynı zamanda anne baba yiyecek için dışarı çıktığında birer koruyucu, birer
öğretici ve birer rol modeli olarak onlarla kalırdı.
Bu bilgelik uzun süredir dijital dünya ile yer değiştirmiş
durumda, biyolojik varlığımız bu anlamda da tehdit altında.
Bilgi yoksa hayatta kalmak çok zor. Bir kedi yavrusu için de
bu böyle biz insanlar için de.
İçgüdülerinin birçoğu körelerek kullanılmaz hale gelmiş,
ancak öğrenerek ve sıkı bir eğitimle hayatta kalma yeteneği olan tek memeli tür
olarak insanın yetişmesi üzerine sevdiğim bir Afrika atasözü vardır:
"Bir çocuk yetiştirmek için bir köy gerekir."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder