25 Ağustos 2018 Cumartesi

Hayatta Kalmak


Hiç birimiz Afrika'nın savannalarında yaşamıyor artık, ama içimizde yaşayan bir savanna var; yaklaşık beş milyon yıl önce DNA'mıza yazılmaya başlamış vahşi bir savanna hikayesini yaşıyoruz hepimiz.

Düzenli olarak beslediğimiz yirmiye yakın sokak kedisi var etrafımızda. Onların sabah akşam mamaları verilir ve su kaplarındaki sular yenilenir. Onların vahşi kalması için de uğraşıyoruz çünkü bizim gibi düşünen insanların olduğunu bazen bizim verdiğimiz mamadan farklı biçim ve renkte mamalarla karşılaştığımızda anlıyoruz. Ama kedi düşmanı insanların da olduğunu biliyorum. İnsan gariptir.

Beslediğimiz kedilerin için de annelerini de bizim büyüttüğümüz ve adı Anne olan bir sokak kedisinin beş yavrusu da var.

Öğrenememek insanların dünyasında olduğu gibi hayvanlar aleminde de en ölümcül ve en pahalı uğraştır. Bunu size Anne'nin hikayesi ile anlatacağım.
Anne arka bahçede ortaya çıktığında küçük bir yavruydu ergen olur olmaz peşinde mahallenin erkek kedileri dolaşmaya başladı. İlk doğumunu yağmurlu bir günde çamurun içine yapmıştı. Komşularımız bunu fark edip ilgilendiler ama yaşamadılar. İkinci doğumunda ise daha akıllıydı. Bu defa beş yavrusu vardı. Üç dört aylık olduklarında ortaya çıkmaya bizim mamalardan yemeye başladılar ama korktuklarında arabaların motor kapaklarına kaçıyorlardı. Etrafa uyarı yazıları astık ama bir işe yaramadı önce ikisi ortadan kayboldu sonra üçü. O günlerde apartmanımızın dış cephe boyasını yapan boyacı yavrular kaybolduktan sonra Anne'nin günlerce yavruları için miyavladığını söylemişti.
Anne artık bizim düzenli beslediğimiz bir kediydi üçüncü hamileliğinde karnı her geçen gün büyüdü ve büyüdü. Sonra Anne ortadan kayboldu. Onu bir süre sonra bize yakın başka bir yerde gördüğümde çok şaşırmıştım çok zayıflamış ve çöplerden beslendiği için de çok kirlenmişti. Her zaman bana sürtünen Anne beni tanımıyor, benden kaçıyor ürküyordu.
İki ay kadar önce Metro alışveriş merkezinin arka bahçesinde beş yavrusu ile onu fark ettiğimde orada uzun süredir beslediğimiz Duman ve Ateş ile birlikte onu da beslemeye başladık. Yavrular yüksek istinat duvarını aşamıyorlardı ama Anne gayet iyi besleniyordu. Ateş ve Duman da geçen senenin yavrularıydı ve her ikisi de hamileydi. Duman küçüklüğünden beri ona dokunmamıza izin verir Ateş ise hep kaçardı. Duman yavrularını koruyamadı belki de ölü doğum yaptı ama Ateş'in iki yavrusu da Anne'nin yavruları gibi bizim korumamız altında ve gayet sağlıklılar.

Aslında yazmak istediğim bir dram ve bir koruyucumuz -bu olayda anne- olmadığında ne kadar ölümcül bir dünyanın bizi beklediği ve hayatta kalmamın zorluğu.

Onu annenin beşizlerini beslemeye gittiğim bir akşam üstü görmüştüm ilk. Bir yavru taksidoydu (siyah beyaz kedi) en fazla üç aylıktı veya annesi terk etmiş ya da bir aracın kaportasında oraya kadar gelmişti. Gözleri yeşildi benden korktu kaçtı yaklaşınca bana tısladı. Yakınına yavaşça mama bırakıp onu izlemek için çekildim kokusundan mamaları buldu. Acıkmıştı, minicik dişleri ile mamaları yiyişi ve çıkardığı ses içimdeki merhamet duygusunu da besliyordu.

Sabah beslenmesinde göremedim herhalde kaybolmuştur dedim. Akşam gene oradaydı diğer yavru kedilerden korkuyor ve çekinerek ona özel döktüğüm mamaları yiyordu. En küçük korkuda da oraya park etmiş minibüsün altına kaçıyordu.

Sabah onları beslemeye gittiğimde onun minik cansız bedenini minübüs ve mamaların olduğu çitin arasında gördüm. Önce bakmak istemedim sonra bakmalısın diyerek yanına yaklaştım kafası ezilmiş bir gözü dışarı çıkmıştı arkası ıslanmış ağzından yediği mamaların ezilmiş kalıntıları dışarı çıkmıştı. Aklıma ilk gelen çit ile minibüsün arasından geçmeye çalışan bir bisikletli ya da insanın onu ezmiş olabileceği ile bir köpek saldırısı ihtimaliydi.

Yaşama içgüdüsü bütün canlıların en önemli içgüdüsüdür herşey onun üzerine programlıdır. Ama bu içgüdünün yetersiz kaldığı ya da bir koruma dönemi gerektiren canlılar genelde memelilerdir. Sosyal memelilerin yavruları bir annenin yanında grup içinde de öğrenirler ve sosyal dayanışma onları hayata kalmasına neden olur kedigiller gibi bağımsız bireyci türlerde en büyük sorumluluk annededir, o hangi yavrunun öleceğine ya da yaşayacağına karar vermek zorunda kalır umutsuz olan yavruları ölüme terk eder. Anne bilgisi ve koruması olmadan yavru bir kedi hayatta kalamaz.

Memeli türünün en gelişmiş varlığı insandır. İnsan sosyal bir varlık olarak önce anneye sonra babaya ve bütün bir sosyal yapıya ihtiyaç duyar. Modern toplumlarda bunun üzerine bir de iyi bir eğitim vermezseniz bireyin hayatta kalma süreci büyük bir problemle karşı karşıyadır. Belki bir yavru taksido kedi gibi kafanız ezilmez -ki ihtimali vardır- ama sosyal yapı içinde kayıp ezik bir birey olarak yaşama mücadelesi vermek zorunda kalır.

İlkel toplumlarda yaşlılar bu bilgi birikiminin koruyucusu ve geliştiricisiydi yaşlılara duyulan saygının kökeninde de bu yatardı. Hepsi, aynı zamanda anne baba yiyecek için dışarı çıktığında birer koruyucu, birer öğretici ve birer rol modeli olarak onlarla kalırdı.

Bu bilgelik uzun süredir dijital dünya ile yer değiştirmiş durumda, biyolojik varlığımız bu anlamda da tehdit altında.

Bilgi yoksa hayatta kalmak çok zor. Bir kedi yavrusu için de bu böyle biz insanlar için de.

İçgüdülerinin birçoğu körelerek kullanılmaz hale gelmiş, ancak öğrenerek ve sıkı bir eğitimle hayatta kalma yeteneği olan tek memeli tür olarak insanın yetişmesi üzerine sevdiğim bir Afrika atasözü vardır:

"Bir çocuk yetiştirmek için bir köy gerekir."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder