Bu cümleyi defalarca duymuşsunuzdur ve eminim duyduklarınızın arasında bu cümleyi söyleyen kendi sesiniz de vardır.
Ama akıllanmadık.
Keşke her söylediğimiz, bize her söylenen doğru olsa ve doğrular yalanlardan daha güçlü olsa.
Yalanlar hayatımızı doğrulardan daha etkili bir biçimde yönetir, yoksa hiçbirimiz yalancılıkları tescilli politikacıların peşinden bu kadar aptalca sürüklenir ve her defasında "yine yeni yine yeniden" onlardan birine oy vermezdik.
Peki neden hepimiz hayatta bir şekilde aldatılıyoruz? -çoğu kez de bunu kendimizi küçük düşürmemek için kimseyle paylaşmıyoruz- Aldatılmak tamamen sosyal varlık olmamızla ilgili sosyal varlık olmamız ise başkalarının yardımı olmadan hayatta kalma şansınız ya da yiyecek dağılımının adaletsiz olması ile ilgili. Örneğin yoksul insanlar zenginlere göre daha empatik ve yardımseverdir, çünkü her an bulunduğu durumdan daha kötü bir duruma düşebilirler. Zenginler daha az empatiktir onlar ancak vakıflara yardım ederler ki vakıflar da sistemin bekası için gereklidir.
İnsanların en çok aldatıldığını konuların başında inanç gelir, o yüzden bu sihirli sözcüğü az kullanmaya çalışın. Bütün tarikatlar inanç tüccarıdır ve tarikatın başı, şeyhi müritlerini hep aldatır. Mürit için iyi bir tarikat yoktur, tarikatların iyiliği kaymağını yiyen bir avuç üst düzey mürit ve başkanı, şeyhi içindir.
Maria Konnikova'nın Bir Sahtekar Gibi Düşünmek ve Robert B. Cialdini'nin İknanın Psikolojisi konu üzerine çok iyi yazılmış iki kitap.
Bu arada annenizden sonra size en çok katkı sağlayan şeylerden en önemlisinin okuma alışkanlığı olduğunu da eklemek isterim. Ancak çok okursanız kendinizi ve başkalarını çok iyi okursunuz. Yaşadıklarınız iyi bir okursanız tecrübe olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder