Kurban Kültürü
Amerika'da bir kilisenin beleş İngilizce konuşma kursuna giderken, 79 İran devriminde büyük olasılık mollaların karşı tarafında yer alan bir amca ile aynı sınıfı paylaşıyorduk, bir gün giydiğim kısa pantlon için bana kızmış ve Müslümanlığıma vurgu yaparak, kırık İngilizcesi ile "aslımı unutmamamı" söylemişti. Bunu bir klisede söylemesi başka bir ironiydi, ama olsun.
İran'ın neden bu durumda olduğunu sorduğumda; hazır olun, bunlar "Batı'nın oyunlarıydı" ona göre ve Mollalar Londra'da Hyde Park yakınlarında eğitilmişti.
Bu topraklarda ve Doğu kültürünün değişmez komplocularına göre; memleketin, ekonomik, kültürel hatta doğal afetlerinin, salgın hastalıklarının hepsinin kökeni batıdır. Bu tür komplo teorileri ya da var olan sıkıntıların "dış mihraklar" tarafından yapıldığı düşüncesi her toplumda her bireyde azınlık düzeyinde vardır. Bizdeki sıkıntı ideolojik bir şemsiye altında düşünen sağcısı ve solcusu ile çoğunluk olarak buna olan eğilimimiz. Siyaset erkinin bunu ve bu korkuyu kullanarak daha da güçlenmesi ve acımasızlaşması da bu "komplo teorisi" algısının bir sonucu.
Aslında "komplo teorilerine" insanların inanması, bireyin kendini güvende hissetmesi ve rahatlatması için pek sorun değil ama bunun toplumsal bir nosyona, bir retoriğe, bir norma dönüşmesi gerçek bir sıkıntı.
Bir gün arkadaşımın peşinden gittiğim memur takımının takıldığı bir kahvede kağıt oynayan bir amca, bağırmaktan pancar gibi olmuş suratıyla; "bak beni bağırtıyorsun!" diye bütün kahvenin ilgisini çekecek kadar bağırıyordu. Bağırmıyor, bağırtılıyordu.
Kurban kültürü ile tanışın.
Özgürlük bir sorumluluk işidir, birey olmak da. Buna atfen klasik bir söylem vardır. Uzun yıllar özgür olmamış seçme özgürlüğü verilen toplumlar, ilk seçimlerini özgürlüklerini ellerinden alacak siyasal seçimler yönünde yaparlar. Tutsaklığa alışan insanlar geri dönmek için suç işlerler.
Kurban kültürü bireye en çok zarar veren, sonucunda da bir toplumu ele geçiren bir hastalıktır. Kendini kurban olarak görmek sorumluluktan kaçmamızı sağlar ve kişiyi, atıl, hareketsiz ve uyuşuk bir işe yaramaz hale getirir. Bir süre sonra her inanç, her düşünce gibi bu eylem halini alır. Birey herşeyi ile başına gelen iyi ya da kötü olayları artık dışardan bir güce, bir otoriteye bağlar. Birey kendini hiçleştirmiştir. Arabesk kültür buradan beslenir; "batsın bu dünya..bitsin bu rüya..."
Ben de yıllarca kendimi bir kurban olarak gördüm. Kötü okullarda okumuş, berbat bir ülkede dünyaya gelmiştim, liste uzar...
Kendimi bir kurban, bir dramın parçası olarak görmek ve bunun kaynağını dışarda aramak hiçbir şeyi iyileştirmedi ama herşeyi bir süreliğine de olsa kötüleştirdi.
Kurban olmadığınızı, hayatın iyi ve kötü, güzel ve çirkin, bazen adil bazen de adil olmayan bir akışı olduğumu öğrenin.
Değişime kendinizden başlayın!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder