Burada ne yazarsanız yazın, ne yazarsam yazayım, ne paylaşırsanız paylaşın, ne paylaşırsam paylaşayım; bir saat sonra ya da bir gün ya da bir ay ya da bir yıl belki on yıl sonra, Türkiye'yi, insanları ve dünyayı değiştiremezsiniz, değiştiremeyiz.
Değiştirdiğimizi varsayalım, bu değişiklikten önce birileri, sonra kendimiz rahatsız oluruz. Değişim evrimsel bir süreçtir ve hiçbirimiz kuyruğumuzu iki günde kaybetmedik, iki günde homo erectus, homo sapiens olmadık. Bu yüzden bütün hızlı değişimler başta size ve diğerlerine zarar verir eğer hızlı değişim toplumsal ise kanlıdır. Önce kendi çocuklarını öldürür. Kaotiktir.
Dramdan beslenmek ve şikayet etmek bize kendimizi iyi hissettirir, çünkü böylece inançların sanal dünyasında kendimize güvenli bir sığınak yaratırız. (Dopomin salgısı artar.)
Mısır papirüslerınde de "nolacak bu gençlerin hali?" yazdığını okumuştum. Sümer tabletlerinde de öğrencilerin ödevlerden şikayet ettiğini:) İşi gençlerle çalışmak olan herkes bu söze katılır. Biyolojimiz için 4-8 bin yıl çok kısa bir süredir.
Modern insan davranışı, bize benzeyen 40-60 bin yıl önce Etiyopya steplerinde ortaya çıkan ilk atalarımızın davranışlarından farklı değildir. Siz unutursunuz ama biyoloji unutmaz. Evrim en değerli bilgiyi en derine, en ulaşılmazsa yazar ve saklar. (Sosyal olaylara müdahale edebildiğimiz gibi genlere, DNA'ya müdahale etiğinizi düşünün, sonuç pek iç açıcı olmazdı)
Kendimizi değiştirmek insanları ve hayatı değiştirmekten daha kolay ve kalıcıdır.
Dram, trajedi, karamsarlık birer öğretmen olarak iyidir ama buradan beslenirseniz bir süre sonra daha çok dram yaratan bir oyunun parçası olursunuz, sonuç yine kaotiktir ve bütün enerjinizi negatife çevirir. Oysa yaşam bir denge oyunudur. İnsanın en büyük sorunu bu oyunun kurallarını tam olarak hala anlamamış olmasıdır.
Neden mi yazıyoruz ya da paylaşıyoruz? Yanıt büyük olasılık alter ego, ego ve süper egolarımızdır ya da "ben de varım" demek içindir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder